23 Eylül 2024
Melis Öner
İletişim dünyasında, hem pazarlama hem de koçluk alanında hikayeleştirmenin gücünü kullanmak benim için son derece önemli bir deneyim oldu.
İletişim kurmaya başladığımız zamanlardan beri birbirimize düşüncelerimizi, deneyimlerimizi ve durumları farklı yöntemlerle iletiriz. İletişim kurarken, kendimizi doğru ve etkileyici biçimde ifade edebileceğimiz enstrümanları kullanmayı deneriz. İşte bu enstrümanlardan biri de “hikayeleştirme”dir.
İçinde olduğumuz dijital çağda, farklı kaynaklardan olanca hızıyla veri/bilgi akarken; hız ve nicelik, veri/bilginin “önemli” olarak nitelendirilmesini zorlaştırıyor. Bizse hem pazarlama hem de liderlik alanında daha kalıcı ve etkili mesajlar vermeye gayret ediyoruz.
Ünlü hikaye anlatıcısı Robert McKee’a göre “Dünyada iki şey artık hep hayatımızda olacak: dijitalleşme ve hikâyeleştirme”. McKee’nin sözünden yola çıkarak her ikisini de cebimizde bulundururken Princeton Üniversitesi’nden Profesor Uri Hasson yaptığı araştırma sonucunu da göz önünde tutalım: hikayeler; 'beyindeki ilgili bölgelerin tüm fonksiyonlarını çalıştırmakta ve karar alma süreçlerini etkilemektedir'.
Yazar Paul Smith’e göre ise hikayeler, anlatıcısıyla dinleyici arasında güçlü bir duygusal bağ kurar ve daha fazla merak, ilgi uyandırarak uzun vadede aradaki güveni ve bağlılığı arttırır çünkü bize anlatılanı daha fazla kendimizle ilişkilendirmemizi sağlar. Bir ürünü ya da bir markayı diğerlerine göre daha fazla hatırlıyorsak veya seviyorsak aslında bu o markanın hikayesinin bizimle daha fazla duygusal bağ kurduğunun göstergesidir.
Dr. Paul Zak ise duygusal bir hikayenin bağlanma, güven, empati ve şefkat yarattığı için genellikle aşk hormonu olarak adlandırılan nörokimyasal oksitosin hormonunun salınımını tetiklediğini söylüyor.
Eğitimlerde de sıkça söz ettiğim gibi pazarlamacıların markalarını tüketici ile buluştururken (dikkat edilmesi gereken onlarca hususla birlikte) en çok da duygusal bağa hassasiyet göstermesi gereklidir. Ve bu noktada hikayeleştirme çok etkin bir yöntemdir.
Pazarlama dünyasındaki duygusal kararlardan bahsederken elbette insanın kendi dünyasında da hikayeleri ile yol aldığı nettir. Her birey kendi hikayesinin kahramanı olarak yolculuğundadır. Hikayemizi kendimiz yazdığımız gibi hikayemize nasıl devam etmek istediğimiz de kendi seçeneklerimiz arasındadır...
Değişime olan yaklaşımımda da sıkça kullandığım, Tolstoy’un söylediği düşünülen bir cümle ile sonlandırmak isterim yazımı; “Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir.”